9. Sınıf Türk Edebiyatı 1. Dönem 1. Yazılı Soruları ve Cevapları

23 Ocak 2012 tarihinde tarafından eklendi.

9. Sınıf Türk Edebiyatı 1. Dönem 1. Yazılı Soruları ve Cevaplarını Word Halinde İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ…

9. Sınıf Türk Edebiyatı 1. Dönem 1. Yazılı Soruları ve Cevapları

1. Güzel sanatları gruplandırarak edebiyatın güzel sanatlar içerisindeki yerini belirleyiniz.

Güzel sanatlar işitsel (fonetik), görsel (plastik) ve dramatik (ritmik) sanatlar olmak üzere üç gruba ayrılır. Edebiyat bu grupta işitsel (fonetik) sanatlar içerisindedir.

2. Güzel sanatların insan yaşamında ne gibi bir önemi vardır? Güzel sanatlar olmasaydı hayatımız nasıl olurdu? Bu sanatlardan örnekler vererek açıklayınız.

Güzel sanatlar; insanın kendini ifade etmesine ve yaratıcılık özelliklerinin gelişmesine imkân sağlar. Toplumun estetik algılarını geliştirir. Toplumsal duyarlıkları canlı tutar. İnsanı doğaya ve çevresine yararlı hale getirmeye çalışır. Zihinsel ve ruhsal duyarlıkların gelişmesine katkı yapar. Sanat ve sanat eseri bu bağlamda toplumu, toplumu oluşturan bireyleri daha iyi ve güzel olma doğrultusunda dönüştürmeye çalışır. İnsanın ruhsal yanını yüceltir.
Sanat, hayatı yaşanır hale getirir ve güzelliklerin paylaşılmasına aracı olur. Bir resim bizi anılarımıza götürebilir, hayallerimizi canlandırabilir. Bir şiir bizi herhangi bir davranışa yönlendirebilir, farklı duygularımızı harekete geçirebilir. Bir müzik parçası özlemlerimizi anlatabilir, sevgimizi ifade edebilir. Kısaca sanat, hayatın içindedir ve bizi de hayata bağlar.

3. Dil olmadan bir toplum, millet olabilir mi? Neden? Kısaca açıklayınız.

Tabi ki olamaz; çünkü insan tabiatı gereği toplu halde yaşamaya ihtiyaç duyar. İnsan dili sayesinde benliğini ortaya koyduktan sonra aynı özelliklere sahip diğer insanlarla ortak bir paydada buluşup milleti oluşturur. Milleti millet yapan özellikler ancak dille anlam kazanırlar. Dil, bir milletin duygu ve düşünce tarzı, tarihi ve toplum bilinciyle birlikte yol alır. Bu nedenle kişiler arasındaki ortak duygu ve düşünce dille kurulabilmekte, dolayısıyla milli birlik ve beraberlik de toplumu birbirine bağlayan dil ile sağlanmaktadır.

“Çanakkale Savaşı Türk tarihinin dönüm noktalarından bir tanesidir. Bu zaferle ülke düşmandan tamamen temizlenmiştir. Düşman gemilerinin boğazdan geçişleri büyük oranda engellenmiş, karaya çıkanlarla da göğüs göğse bir mücadele örneği ortaya konmuştur. Bu savaş sonucunda tam bir insan kıyımı yaşanmıştır: beş yüz bin ölü…”

Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
—Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde gösterdiği vahşetle bu: bir Avrupalı
… Mehmet Akif ERSOY

4. Yukarıdaki iki metinde de Çanakkale Savaşı’ndan bahsedilmektedir. Aynı gerçeklik neden bu şekilde farklı anlatılmıştır?

Dış dünyaya ait bir gerçeklik edebi metinlere olduğu gibi yansımaz. Sanatçı tarafından yeniden yorumlanarak edebi metnin gerçekliği olan “Kurmaca gerçeklik”e dönüştürülür. Bu doğrultuda birinci metin dış dünyaya ait bir gerçeklik iken ikinci metin sanatçı tarafından oluşturulmuş kurmaca bir gerçekliktir.

5. a) Aşağıdaki şiiri ahenk özellikleri bakımından (ölçü, durak, uyak şeması ve türü, kafiye ve redif) inceleyiniz.

Elvan çiçeklerden /sokma başına
Kudret kalemini /çekme kaşına,
Beni unutursan /doyma yaşına,
Gez benim aşkımla/ yâr melil melil
Karacaoğlan

b) “Meyden safâ-yi bâtın-ı humdur garaz hemân” dizesini hecelerin uzunluk-kısalık durumlarına göre işaretleyiniz.

c) Aşağıdaki şiirde ahengi sağlayan aliterasyon ve asonansları gösteriniz.

Perdeler
Perdeler, hep perdeler…
Her yerde, her yerdeler.
Pencerede, kapıda,
Geçitte, kemerdeler…
Perdeler, hep perdeler…

Ya benim sevdiklerim,
Şimdi nerde, nerdeler?
Önü bomboş perdenin;
İçerde, içerdeler!
Perdeler, hep perdeler…
N. Fazıl KISAKÜREK

P,r,d,l harfleri ile aliterasyon
e harfi ile de asonans yapılmıştır.

ANADOLU

Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;
Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;
Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;
Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.

Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:
Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;
Derileri çatlak, bağrı kapkara,
Sağ elinin nasırında bir yara

Başında bir eski püskü peştamal
Koltuğunda bir yamalı boş çuval…

—Ne o bacı?
— Ot yiyoruz, n’olacak!
—Tarlan yok mu?
— Ne öküz var, ne toprak…
Bugüne dek ırgat gibi didindim;
Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim,
Bundan sonra…
— Kocan nerde?
— Ben dulum;
Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum.
— Soyun, sopun?
— Onlar dahi hep yoksul!
Ah Efendi, bize karşı İstanbul
Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi?
Taşraların hayvanlık mı nasibi?

Hayır, hayır, bu nasibi almak için doğmadın.
Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkiyle
Ocağının karşısında saadete eresin,
Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkıyla
Evladına sütün gibi pak duygular veresin.
Sen bir aziz yoldaşsın:
Senin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur;
Senin sevgin vatan için fedakârlık öğretir;
Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur;
Senin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir.
Lakin bizler bu hakları unuttuk;
Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk;
Ninen gibi sana dahi hor baktık;
Seni dahi garip, yoksul bıraktık!

Yazık, sana ağlamayan şiire;
Yazık, sana titremeyen vicdana,
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmayan insana!

~ Mehmet Emin YURDAKUL ~

6. Yukarıdaki şiirin yazıldığı dönemdeki zihniyeti hakkında neler söyleyebiliriz? Açıklayınız.

İlk izlenimlerden dönemin hayat şartlarının pek iç açıcı olmadığı görülmektedir. Bu durumu öncelikle, betimlenen kadından anlıyoruz. Kadının görünüşü zor bir hayatın, perişanlığın, sefaletin bir fotoğrafı gibidir. Tarla, ot, ırgat ekin, çift gibi sözcükler sürdürülen yaşam biçiminin, şairin soruları karşısında aldığı cevaplar da çekilen çilenin bir göstergesidir. Şiirin genelinde çekilen çilelerin yanı sıra özellikle kadına verilmeyen ama olması gereken değer üzerinde durulmaktadır. Çifte gitmek ve öküz söz grupları da bize dönemin bilimsel ve teknik düzeyi hakkında ipuçları vermektedir. Kocasının şehit olması dönemin sosyal ve siyasi olaylarına, “Ah Efendi, bize karşı İstanbul Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi? Taşraların hayvanlık mı nasibi?” dizeleri de insanlar arası ilişkileri zayıflığına işarettir. İnsanların gelecekten umutlu olmadıkları, bir kaygı taşıdıkları şiirin bütününde kendini göstermektedir. Şiirin son bölümünde toplum adına söze başlayan şair, yapılan hatalara ve kadının değerinin unutuluşuna göndermelerde bulunur. Bu durumun son bulması için “yazık” nidalarıyla insanlığa seslenir.

Bu sayfa şu şekillerde arandı:Okul Dersleri Yazılı Soruları Ve Cevapları videolu konu anlatımı ygs lys kpss sbs matematik ekol hoca dersi test çözümlü sorular çıkmış sorular yazılı hazırlık lise

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.