Osmanlı Uygarlığı

1 Ocak 2014 tarihinde tarafından eklendi.

Osmanlı Uygarlığı, dünyaya bakış açısı, siyasi yapısı, hukuk düzeni, sanat ve insan anlayışı ile başlı başına o dönemde var olan uygarlıklardan bir tanesiydi. Günümüzde bu uygarlığın çökmüş olması onun bu özelliğini ortadan kaldırmaz. Okur-yazar hatta aydın kesiminin dahi Osmanlı denilince padişahlar, harem, savaşlar, geniş topraklar ve yapılan fetihler haricinde Osmanlıdan bir şey bilmedikleri, bir şey anlamadıkları da acı bir gerçektir. Bunun bir nedeni de eğitimdeki hatalı uygulamalar ve noksanları saymazsak, devamlı çevrilme gayreti içinde olunan şarkiyatçıların aşağılayıcı tavırlar ile kaleme aldıkları ve İran-Arap etkisinin bir sentezi olarak algıladıklarından ve en vahimi de temel renk olarak İslami değerler taşıması Osmanlıyı tümden anlaşılmazlığa itmiştir. Bu zihniyetin günümüzde hala taraftarlarının bulunması “aydın despotizmi” dar ufuklu, günü kurtarma kaygısı içindeki devletçi, ideolojik yapılanma içindeki seçkin görüntüsü taşıyan aydınların körlüğüdür.

Biz Osmanlıyı savunmak gerektiğinde Kanuni dönemi ihtişamıyla övünmek için değil kendimizi tanımak için de bilmeliyiz. Geçmiş her ne kadar inkar edilmiş ve izleri silinmeye çalışılmış olsa da bugün hangi öl çüde ve nasıl aramızda yaşamakta ve gündelik hayatımızı ne şekilde etki lemekte bunu anlamak içinde bilmeliyiz. Yoksa Osmanlının arada bir görünen “hayaleti “nin içimizde uyandırdığı hisler kendimizi kandırmaktan başka bir işimize yaramazlar.

Osmanlının son dönemlerinde bir çeşit Osmanlı Rönesansına inanan yazar ve devlet adamları bulunmuş olmasına rağmen, ortaya sürdükleri fikirlere bakılırsa, bunlardan hiçbirinin Osmanlı değişimini bir reform olarak görmediklerini, batı dünyasının “uygarlaştırma görevi” içerisinde düşünülebilen sözde ve günü kurtarmaya yönelik çabalar içinde oldukları kolayca görülür.
Oryantalist araştırmalar her ne kadar Osmanlı tarihi, dili, kültürü, sa natı, İslam ilimler ve genel çerçevede “şark meselesi” ile ilgili eserler vü cüda getirmişler ise de asıl uğraşı alanları başlı başına Osmanlı Uygarlığı olmuştur.
Osmanlı Uygarlığı araştırmasında asıl sorulup cevaplanması gereken soru ” bizim geçmişimizle olan düşünce, inanç, sanat ve kültür kopukluğumuzu nasıl çözümler ve sağlıklı bir devamlılığa ulaşabiliriz. Bu soruya bir karşılık bulmak birazda Osmanlı ve cumhuriyet dönemindeki “batı ” anlayışlarını kıyaslamakla  mümkün olmaktadır. Peşin olarak şunu bilmek gerekir. Batı kelimesi hiçbir zaman coğrafi anlamda bir ayırım ta şımaz. Daha çok kültür, ırk, siyaset, ve uygarlık anlamında bir ayrıma sa hiptir.

Evrensellik ve evrensel değerler adına kendimizi başkalarının koy duğu kurallar ve değerler sistemine mahkum edip başkalarının gözüyle meseleye bakmak başkalarının gördüklerini yada görmek istediklerini görmektir, bu da oryantalizmin yeni bir versiyonu olmaktan öteye gitmez. O halde doğrusu ve yanlışıyla ne varsa olanı, olduğu gibi ortaya çıkarmak, devlet aygıtının ve aydın saptırmalarının ötesine geçmek gerçeğin peşinde olanlar için elzemdir. Sonuç istediğimiz gibi çıkmasa da, çıkarlarımızla ça tışsa da gerçeğin peşinde olanların yüce gönüllülüğünü ve cesaretini gös termek gerekir, en azından kendimize ve sonraki nesillere ve bir açıdan in sanlığa bir nebze saygımız varsa. Bunu yaparken dayanılması gereken te mel değer ve normları iyi seçmek gerekir. Belirli dönemlerde egemen ol muş, belki de günümüze rengini vermiş kavramlardan yola çıkar onları re ferans alırsak elde edeceğimiz netice güdük kalmaya mahkum olacakür. “Gerçekten bugün Türkiye, batılı savunma sistemiyle, batılı diplomasisiyle ve batılı iktisat siyaseti ile bütünleşmiştir. Fakat batılı değerlerle bütünleş memiştir” (Taner Timur, Osmanlı kimliği, s. 30). Bu ne demektir? Biz “batı lılaşma” hareketiyle aslında batılılaşmadık öncelikle kendimizden ve il ginçtir, batıdan uzaklaşıp “alaturka” bir şeyler oluşturduk. Bugünkü halimizin sebebi ve bunun arkasında yatan macera da bunu göstermektedir. Batı da zaten bu batılılaşma adını verdiğimiz sömürgeleşme gayretlerimizi hep övgüyle karşılamıştır. Bu açıdan bakınca AT serüveni de aynı handi kabın günümüz uyarlamasına benziyor.

Osmanlının durumu “Klasik çağ Osmanlı uygarlığı elbette dine ve skolastik bir dünya görüşüne dayanıyordu. Fakat bu dünya görüşü o zaman evrensel bir nitelik taşıyordu ve bu yüzden Osmanlı devleti çağıyla birlikte yaşayan bir uygarlıktı. Sanıldığının aksine Osmanlı devleti giderek daha liberal ve daha laik bir devlet hâline gelmemiştir. Tam tersine za manla dini kurumların daha da yozlaştıklarmı görüyoruz. Tanzimat’dan itibaren bir ölçüde kabul edilen ‘batılı kurumlar’ ise, gerçek bir kültürel uyanışın ve bir aydınlanmanın ürünü değillerdi. Bunlar ‘Şark Meselesi’ diplomasisinin sınırları içinde Osmanlı devlet adamlarının, çoğu kere inanmadan vermek zorunda kaldıkları ödünlerdi. Tüm 19. yüzyıl boyunca hiçbir Osmanlı aydını, o dönemde Batı’ya egemen olan fikir akımları içinde yer alabilecek bir eser vermemiştir. Osmanlılar 20. yüzyıla kadar şeriat sı nırlarınm dışında kalan, laik ve özgür bir düşünce geleneği yaratamamış lardır. Bu açıdan Ali ve Fuat Paşayla, Yeni Osmanlıların ve Abdülhamit’le JönTürklerin benzerlikleri, farklarından daha büyüktür.-Bu yüzdendir ki siyasal kavgaları daima ılımlı olmuş ve aralarındaki çatışmaları, çoğu kez işbirliği dönemleri izlemiştir.” (Taner Timur, Osmanlı kimliği,). Bu şekilde ifadelendiriliyor. Bu durum akla şu soruyu getiriyor. Osmanlıyı yeniden diriltmek mümkün mü? Böyle bir şey beyhude bir gayrettir. İnsan olarak yaşadığımız çağdan kendimizi yalıtıp koparamayız.
Bugünü ve olmakta olagelenleri görmemezlikten gelebilir miyiz? Tarihin suyu tersine akar mı? Ölüler kıyamet kopmadıkça dinlemezler. O halde neler oluyor veya neler yapmalı? Olagelmekte olan şey birilerinin iktidarına dokundukça feryat etmeleri Tanzimat’tan beri koparılan irtica yaygaralarının arkasında yatan şey birilerinin iktidarına dokunmak yer leşmiş ulusal ve uluslararası çıkar ilişkileri ağına bilerek ya da bilmeyerek vurmaktan başka ne olabilir ki? Ne yapmalı?

  • 1. İlk önce Osmanlının hatalarından ibret dersi, başarılarından örnek alabilmek için onu bilmeliyiz.
  • 2. Geçmiş ve bugün için yeni, kapsamlı, anlaşılır ve işe yarar bir karşılaştırmalı tarih tezi geliştirmeliyiz.
  • 3. Bugünden düne bakarken mevcut paradigmayı aşmalıyız.
  • 4. Osmanlıda var olanama bugün için yitirdiğimiz insani, ahlaki, top lumsal, siyasi, hukuki değerleri ihya etmeliyiz.
  • 5. Günümüzü anlamak ve geleceği anlamlandırabilmek için bilmeliyiz.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.