Magma

31 Mart 2015 tarihinde tarafından eklendi.
  • Jeologlara göre magma, yüksek sıcaklıkla (550°’den 1200°C ve daha fazlası) karakterize edilen gaz (özellikle su buharı) ve erimiş silikat karışımından oluşur. Bu karışım volkanlardan püskürtülen füzyon hâlindeki lava benzetilebilir. Bu şekilde kayalar, magmatik kayalar haline dönüşürler.
  • Bu magma veya magmalar yer tabakası altındaki mantoda bulunurlar. Bazı basınç ve sıcaklık şartlarında, bu erimiş silikat banyosu fıziko kimyasal prosesler sayesinde katı kayalara dönüşebilirler. Bu mineralojik ve petrografik (kaya incelenmesi) karakteristikler kayaların magmatik kökeninin ifadesidirler.
  • Magmatik fenomenler büyük kütleli kayaların doğmasına sebep olmuşlardır. Bunlar kıtaların yüzde 95’ini oluşturan “granit kayalar” ve okyanusların dibini meydana getiren “bazaltlı kayalar”dır.
  • Magmatik fenomenler etkilerini yerkürenin içinde ı uygulamalarına veya serbest havadan yararlanarak yüzeyi etkilemelerine bağlı olarak plutonik (Plüton; Yunan mitolojisinden cehennemler tanrısından) ve volkanik (vulcain; ateş tanrısından) olmak üzere kayalarını, volkanik fenomenler ise yayılma kayalarını oluştururlar.
  • Yayılma kayaları yer kabuğu yüzeyine yayılma türleri ile karakterize olurlar. Farklı volkanik apareyler az veya çok sıcak ve yapışkan olan bir magma yayarlar. Yayılma noktasından itibaren fiziksel ve kimyasal değişimlere uğrayan bu magma, mantoda hava veya su etkisiyle tekrar soğur. Basına azalarak, genellikle zehirli olan buhar ve gazlan serbest hale geçirir.
  • Ani bir soğuma esnasında, kristaller ferdileşme zamanı bulamadıklarından yapışkan görünümlü kayalar oluştururlar. Kimyasal bileşimli sertleşmiş hamur magma kökeni yakındır ve lavın az veya çok hızlı gazının giderilmesine bağlı olarak vakuoller (gazlar tarafından işgal edilen yüzeyler) bakımından az veya çok zengindir. Bazaltlı bir magmadan gelen yayılma kayaları büyük akıntılar oluşturan akışkan lavlar verir, granitli bir magmadan çıkanlar ise (riyolitler,asitler ve) daha yapışkan tabiatlıdırlar.
  • Bazı derin magmatik fenomenler, yer kabuğunun içinde bile magmatik kayaların oluşumuna sebep olurlar, bunlar saçılma kayalarıdır. Arzın içinde çok büyük bir basınç hüküm sürmektedir. Bu şartlarda magma çok yüksek sıcaklıklarda bile yapışkan kütle görünümünü korur. Çünkü kuvvetli bir basınç katı, gaz veya sıvı hâllerde durmasını önler. Bu kütle çok yoğun bir cam hamuruna benzer, dikey etkilerle sıkışarak yanlara doğru kaçmaya çalışır, çünkü yüzeye ulaşamaz.
  • Yerkürenin hassas tabakalarında bu magma bazı kaya cidarlarını zorlayıp, yerküre üstüne çıkabilir. İşte bu fenomen; yer sarsıntılarına ve volkanik fışkırmalara yol açar. Ancak burada yerküre içinde magma, manyetik cepler ve hatta bir oda işgal edecektir.
  • Bu magma göçü önemli fizikokimyasal kasyonlarla açıklanabilir. Bu şekilde basınç ve sıcaklık azalarak, çözelti daha akışkan bir ortama ulaşarak gaz ve su buharlarını serbest hâle geçirir. Magmanın belirli bir tabakaya ulaşana kadar, iç yer değiştirmesi esnasında fiziki görünüşünde bazı değişimler olur.
  • Magmanın kaya haline dönüşmesi esnasında soğuma hızı önemli bir element oluşturur. Orijinal magmanın kimyasal bileşenlerinin fraksiyonlu kristalizasyonu ve yavaş dönüşümü mineralleri çoklukla çıplak gözle görünebilen iyi kristalize olmuş kayaları oluşturur: Bunların yapısı için taneli veya kumlu terimleri kullanılır.
  • Başlıca plutonik kayalar, asit (granitli) veya baz (bazaldi) bir magmadan ortaya çıkarlar. İlk olarak yüksek yüzdede silis ihtiva eden bir magmadan oluşanlar olarak granitler, diyoritler (feldspat ve anfibolden oluşan manyetik kaya) ve granodionitler sayılabilir. İkinci olarak da silis ihtiva etmeyen magmadan oluşan, granit kayalar ve siyenitler sıralanabilir.
  • Plutonik kayaların maden damar şartlan litosfere girme ihtimallerine ve magmanın fizikokimyasal hâline bağlıdır. Bazı magma yığınları yüzeyde oluşurlar. Bunun sebebi serbest hava temasıyla oluşmaları değil, tektonik düzensizlikler veya tortulaşım kayalarının kendilerini örtmesiyle oluşmalarından kaynaklanmaktadır.
  • Birçok derinlik kayası kitleli maden daman ayırt edilebilir. Batholitler, iki jeolojik tabaka arasındaki “sandwich” şeklindeki önemli kütlelerdir. Sınırlan aşağı yukan her zaman komşu tortulaşım kayalarının tabaka oluşturma noktalanyla karışır. Özellikle dağlık bölgelerde bilinen en büyük derinlik kayası kütlelerini oluştururlar. Bilinen en büyük batolitler Alaska’dan Colombia’ya uzanır ve 2000 km uzunluğunda ve kök maksimum 200 km. enindedirler. Granitik Plüton da Elbe adasının büyük bir kısmını ve Mont-Blanc’ın temel kütlesini oluşturur.
  • Çoğu zaman batolitler granit büeşenli derinlik kayası kökenlidirler. Buna rağmen granitler her zaman derinlik kayası kitleli değildir.Basit metamorfızma oyunları ile de diğer tür kaynaklardan oluşmuş olabilirler. Yani materyallerin gerçek erimesi söz konusu olmaksızın, azar azar dönüşümlerinden oluşmuş olabilirler.magma
  • Gerçek derinlik kayacı kökenli granitler kendilerini çevreleyen kayalar ile oluşturdukları oldukça net temaslarından tanınabilirler. Bu kütlelerin bünyesinde de aşağı yukarı her zaman yalçın kayaların izleri görülür. Yer kabuğu için batolitinkilere benzer boyutlarda boşluklar hayal edebilmek oldukça güçtür. O halde magma yerini füzyon (erime) ve yalçın kayalar içlerindeki “sindirim” ile oluşturur. Başlangıç kayası magma etkisi altında dönüşümlere maruz kalabilir (temas metamorfizması), fakat derinlik kayacı kitleli bu büyük kütlelerin yaradılışı yeni poblemler oluşturmaktadır.
  • Magma.yanklardan filtre olarak, komşu kayaların tabaka oluşum düzlemine uyumsuz derinlik kayaları oluşturabilir. Oluşumlar, tabaka oluşum noktalarına sokulup yalçın kayalar ile uyumlu enjeksiyonlar oluşturabilir.
  • Genellikle magmanın sokulduğu yarıklar sağlamlaştığı oranda dikey yönlenir ve filonlar yani damarlar geniş ve uzun olup, birkaç santimetre kalınlığında cetvel görünümündedir. Aşağı yukarı dikey sayılabilen bu damarlar herhangi tip magmadan oluşabilirler. Bazaltik bileşimli olanlar eski volkanik aşınmış artıkları, yollan oluştururlar.
  • Damarlarda iki tür derinlik kitleli fenomen mekanizması gözlenir: Magma büyük yüzeylerden sızar (yüzlerce, binlerce metrelik yüzeyler), çünkü çok akışkandır. Özellikle bazaltik olan tortul tabaka damarları oluşturur.
  • Magma kendi üstünde yerleşmiş kayaları deforme ederek yerel olarak akar. Bu durum lakolitlerde görülür (riyolitler, trasitler). Bu lakolitlerin az veya çok düzgün olabilen dış bükey düzlemleri magmanın yeterince yapışkan olduğunu ispatlar, çünkü kayaları zorlamış ve hatta kırılmaya uğratmıştır.
  • Magmanın çeşitli türleri, kristalizasyonu na ve farklanmasına bağlı olarak değişir.
  • Magmatik kökenli başlîca. kayaların yüzde 90’ında 9 kimyasal element gözlenir. Bu tür kayaların ortalama bileşimi şöyledir:

yüzde 4.9 oksijen
yüzde 25.5 silisyum
yüzde 7.5 alüminyum
yüzde 5 demir
yüzde 3.4 kalsiyum
yüzde 2.6 sodyum
yüzde 2.4 potasyum
yüzde 1.9 magnezyum
yüzde 0.9 hidrojen

  • Bu arada, tabii diğer kimyasal elementler ve bunların izotopları da magmatik kökenli kayalarda bulunurlar.
  • Magma yer tabakanın daha yüksek bölgelerine taşındığında, soğumaya başlar ve soğuması esnasında fraksiyonlu kristalizasyon olayı gözlenir. Sıcaklık 1200°C’nin altına indiğinde fizyon halindeki maddede bulunan kimyasal elementler etrafında mineral kristallerinin oluştuğu moleküller halinde düzenlenirler. Bu mineral kristalleri bir mozaik türü oluşturana kadar yavaş yavaş artmaya devam ederler.
  • Farklı mineraller her türe özel bir sıcaklıkta kristalize olurlar ve bu kristallerime ortamın şartlarına (yüksek basınçlar, çözelti halinde gaz ve buhar oluşumu) bağlı olarak da değişir. En önce kristalleşen mineraller demir, magnezyum ve kalsiyum bakımından en zengin olanlardır. Sonra kalsiyumca daha az, sodyumca daha çok zengin olan plajiyoklaslar ve daha sonra da orthoz ve kuartz kristalleşirler.
  • Kristalleşme sürecinde, daha önceden oluşmuş mineraller füzyon (ergimiş) halindeki tortu ile etkileşmeye girerek, yeni mineral türlerinin oluşumuna sebep olurlar. Silisyumca fakir olan bir ürünün füzyonunda, silisyum elementi absorbe edilerek ferro magnezyum silikatleri oluştururlar. Tortuda artık silis kalmaz ve bu yüzden de kuartz kristalleri hiçbir zaman oluşmazlar. Demir, magnezyum ve kalsiyumca zengin olmayan bir magma, önce zeytuni billurlar (olivin) ve piroksenler oluşturur. Daha sonra bu maddeler de ergimiş tortu ile etkileşmeye girerek daha asidik olan diğer silikatleri oluştururlar.
  • Magmanın kristalleşmesi esnasında, ergimiş tortu buhar ve gazca gittikçe zenginleşir. 650°C civarında  çekici ve az bulunur boyutlardaki kristallerin oluşumu gözlenir. Feldspat, kuartz ve mikadan oluşan pegmatit kayalar bu şekilde oluşurlar ve kristalleri bazen metreyi aşan boyutlara ulaşırlar. Pegmatitler genellikle damarlar şeklinde görünürler, çünkü iç gerilim büyük olup, füzyon hâlindeki ürün gazca zengin olup, civar kayaların yarıklarına sokulabilirler.
  • 500°C’nin altında, orijinal magmanın magmatik kayalar haline dönüşümünün büyük bir kısmı tamamlanmıştır. Soğumanın devam ettiği durumda ve yalnızca 372°C‘lerin aranda su buharı yoğunlaşır ve kristalize olmamış son kimyasal tortu bileşiklerini eritir. Çok derişik sulu karışımlar civar kayaların çatlaklarına girerek maden içeren mineraller bırakırlar.
  • Sonuçta, aynı bir magma değişik tiplerdeki magmatik kayaları oluşturabilir. Magmatik kütlenin donması esnasında fiziksel ve jeolojik faktörler fraksiyonlu kristalizasyonun düzenli oluşmasını sağlarlar. Söz gelimi, ilk kristaller orijinal magmadan daha ferromanyetik kayalar vermek üzere ergimiş tortudan elimine edilebilirler. Buna rağmen sokulma ile ve ergimiş tortuların tekrar soğumasından oluşan bazı damarlar daha alkalidirler.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
2014 KPSS Güncel Bilgiler